Hayatınızdan ruhunuza dokunabilmeyi bilmeden, denemeden dümdüz geçmeyi tercih edenler asla dostunuz olmamıştır, arkalarından ağlanmayın.
Yazı: Bahar Sar
İnsanlar birbirlerine rastlar ve iletişim kurarlar.
İletişim burada vurgulu kelime.
Şans eseri ya da uygunlukla bir dostluk kurulabilirse, öyle hayat günlük güneşlik olmayabilir de.
Her süreçte olduğu gibi, dostlukta da çetrefilli düğümler oluşabilir, bu kimine normal ve kolay gelir – çözüm odaklıysa – kimine de yük ve “sosyal / kişisel önceliklerine” müdahaledir.
İkinci grup benmerkezci, kibir ehli ve kindar olabilir.
Bu, haliyle insanlar arası iletişimde bir risk olarak tam da içimize oturan bir mesele.
Riski göze almamak, alamamak, omuz silkmek sadece yalnız bırakır, bu çok net.
Birine adanmak ve bağlanmak, nasıl desem... Bir zamanlar biri bana “bizim aramızdaki de bir tür aşk” demişti. Öyle adanılmış, öyle köklenmiş ve dallanıp budaklanmış bir diyalogdu ki meyvesi yıllara yayılan ve zamanla gelişen gerçek bir dostluk oldu.
O meyve hala paylaşımda. Buradan sana sesleniyorum Sema, iyi ki varsın.
Buradan sana atıp tutuyorum Gülden, sen de iyi ki varsın.
Selçuk, “sevdiğim şeylerden” biri oldun, iyi ki de net ve vakur ve tevazu sahibisin.
Daha kimler kimler... İsmine rastlayamayan alınmasın, bu bir yazı. Bir isimler ve dostluk örnekleri resmi geçidi değil ki.
Resmi geçit derken... Hayatınızdan ruhunuza dokunabilmeyi bilmeden, denemeden dümdüz geçmeyi tercih edenler asla dostunuz olmamıştır, arkalarından ağlanmayın.
Ben, bir lojman çocuğuyum. Tayin çantasıyım. Oradan oraya eşyalarla kamyona yüklenmesem de arkamda çok insan ve yöre bırakmak zorunda kaldım.
İnsanları tanımada ve içselleştirmede önleyemediğim bir telaşım var ve hep bu yüzden...
Sabaha kadar ders çalışıp, “Monopoli” oynayıp, zamanın gözde markası “Cin Cin” sakızlarının şarkısını pikapta sayısız kereler döndürdüğümüz ve o bana matematik, ben ona sosyal bilgiler ile resim çalıştırırken Alper’le ben kaç göç olmayan akla hayale gelmeyen bir ortamda iki kardeş gibiydik. Ve kehanetsiz bir şekilde kendiliğinden (fırsat buldukça) iletişimi sürdüren iki arkadaşız hala.
Arkadaşlıkta kıyas yoktur. Eğer birini kendinizle kıyaslıyorsanız ve bir de bunu ona ifade etmişseniz, kendi bencilliğinizin ve kendinize odaklı olmanızın delilini ortaya koymuşsunuzdur. Denklik, ferah ferah sohbetler, aniden (ne diyorlar: Spontane) bir şeyler yapıp ortaya koyma, vakti beraber değerlendirme isteği yoksa orda sınıfta kaldınız demektir.
Dostluk, arkadaşlık bazen dinlenme isteğiyle büründüğünüz pijamalarınızdan bir anda sıyrılıp bir kot bir tişört ve tam gaz size ihtiyaç duyan ve zamanını sizinle geçirecek kadar kendini size bağlı hisseden kişinin yanında olabilme güdüsüdür. Bu da yoksa, siz kiminle nasıl dost oluyorsunuz merak ettim.
Moral değerler, erdemler, yakınlık büyüsü, paylaşma isteği ve özveri, anlama meyli. Aklınıza dostluğun formülünde sizin için ne varsa ne geliyorsa yazın.
Paylaşalım, mümkünse iletişim kuralım ve yeni dostluklara yelken açalım.
Bu yazı:
Gülden Güneytepe Bulut, Selçuk Salih Caydı, Nurgül ve Gülşen Akın, Müfide Bozkürk, Canan Olcay, Kutlay Muazzez Erdil, Melike ve Yasemin Akün, Sema Erdoğan ve daha nice vefalı, pür ruhlu, sevecen kalpli dostlardan ilham alınmıştır.
Öneriler:
Somewhere Over the Rainbow – herhangi bir sanatçıdan, keyifle dinleyiniz.
Sonsuzluk için 7 Gün – Marc Levy (kitap)
Dünyada melek ve şeytanın bile bir araya gelebildiği bir fantazya için sayfaları çeviriniz.
@zoomyatv – Bizi takip edip okumaya ve paylaşmaya devam ediniz.
Sevgiyle, hürmetler...
コメント