Arkadaş ne günlerden geçiyoruz, her yerde bir yozluk, vandallık, soysuzluk almış başını gidiyor.
Yazı: Prof. Dr. Can Bilgili
Çocuklar, kadınlar, sokak hayvanları nedeniyle tanık olduğumuz şiddet ve cinayetler, ülkenin toprağına taşına ölürüm diyenlerin yarattığı doğa katliamları… Devletin kaynaklarını, kamu malını, halkın varlıklarını ele geçirme pahasına kendini satan, insanını satanlar… Üç kuruşluk çıkar, uyduruktan payeler elde etmek için ruhunu kaybetmiş, insanlığa yabancılaşmış, yaban olmuş koca bir toplum…
Hepsi bir yana cehaletin yarattığı derin bir sessizlik içinde yaşıyoruz. Daha ne rezillikler var kim bilir? Ne kör inançlar ne yoz değerler, gelenekler alıp götürdü bu toplumun aklını…
Bilgisizlik, yalan yanlış propagandaların esareti altında ele geçirilmiş aklıyla saplantılı, travması yüksek ne tür bir toplum haline geldik? Görebiliyor musunuz artık?
Görünene kanıp görünmeyeni de kaçırmamalı. Evet testinin içinde ne varsa dışına da o sızmaya devam ediyor. Dışa sızanlara bakıp içinde neler olduğunu tahmin edebilirsiniz ama hepsini değil. Maalesef ve maalesef değer verilen tarih temsillerinin, yüzyılların yarattığı cehalet ve politik iktidarların alıklaştırdığı koca bir ülkede kimse vardığımız vasatlığı tam anlamıyla kavrayamıyor. Kavrayan kimse de konuşmak istemiyor. Çünkü herkesin eli bulaşık…
Her şeyin temelinde politik egemen düzen ve onun temsillerinin bayağılığı, vasatlığı yatıyor. Bunu açıkça görmeli.
Eski kasa bir araba gibi eski, zamanı geçmiş niteliksiz politik fikirler, demagoji yaparak ortaya saldıkları yalan yanlış görüşlerle harmanlanmış toplum artık tükenme noktasına geldi. Her geçen gün çürüme katlanarak devam ediyor.
Şu yaşadığımız rezillikler, toplumun şu pespaye hali benim için yeni bir durum değil doğrusu. İlk kez tanık olanları bilmem ama “hayda, her şey yolunda giderken birdenbire ne oldu şimdi?” deyip şaşıracak kadar aptal değilim. Dünün hafızamdaki yeri hala taze.
Çocukluğumdan beri bildiğim, hatta bildiğim için utandığım, nefret hissettiğim, en ufak eleştiriyi kaldıramayacak kadar kara cahil, vandal bir düzende olduğumun her zaman farkındaydım. Çocukken çocuk işte dediler geçtiler, gençken bu yetmez deyip üstüne bir güzel dövdüler. Sonuçta kendine ayna tutanlara, aykırı konuşanlara kimsenin tahammülü olmaz böylesi toplumlarda. Kimse geçmişiyle yüzleşip, ebeveynlerinin, atalarının yaptıkları yanlışları kabullenip helalleşemiyor. Kime sorsan anası babası ulvi, kime sorsan her camiden çıkan imanlı, ahlaklı düzgün insan…
İleriyi göremeden yaşamış, ileriyi geçtim bir gün sonrayı anlayacak kadar bilim ve mantıktan yoksun bir hayat sürmüş hiç kimse geçmişle yüzleşmiyor. Kimse tarafsızca insanı yok eden, insan aklını, özgürlüğünü yok eden yanlışları yargılayamıyor. Oysa geçmiş öylesine büyük hatalarla, öylesine büyük yalanlar dolu ki! Bugün ne yaşanıyorsa geçmişin izinde yaşanıyor…
Evet daha çocuk yaşlarda farkındaydım olan bitenin. Toplum denen yapının ne kadar iki yüzlü olduğunu, süte su karıştırdığını ama ahiret gününe inandığını o zamanlardan biliyordum. O zamanlarda görmüştüm “okumanın”, “bilimin” önemli bir şeymiş gibi konuşulduğunu ama kimsenin zerre okumadığını, bilime inanmadığını. O zamanlarda çocukların dövüldüğüne, kadınların öldürüldüğüne, tacizlere, sokak hayvanlarının zehirlendiğine, ormanların yakıldığına tanık olmuştum. Belinde silahlı sokak çetelerinin elinde kitaplı gençlerden daha değer gördüğünü o zamanlar fark etmiştim. O zamanlarda zenginin hep kazanacağını, fakir gencin avucunu yalayacağını, mahallede itilip kakılacağını anlamıştım. O zamanlarda halkı kandıran, televizyonlarda avaz avaz konuşup yalan düzen politikacıların yalanlarını dinlemiştim. Yalanları da bir değişse artık!
Ne olduysa, nasıl olduysa “gidip de kurtulayım, görmeyeyim şu halleri” dediğim toplumun içinde kalakaldım, kalmakla da kalmadım, kendimi içinde kaybettim. Uzak kalmalıyım dediğim kimseden uzaklaşamadım, bir araya gelmem diyeceğim insanlarla bir araya geldim, boş bulduğum safsata konuşmaları da dinledim, aptalca töreleri de yaşadım, hayal ürünü halk hikayelerini de dinledim, çocukla da çocuk oldum, cahille de cahil... Evlenmem dedim evlendim, yapmam dediğim işleri de yaptım, yemem dediğim yemeği de yedim, sevmem dediğim şeyleri de sevdim. Sömürü düzenine karşı çıktım sömürü düzenine hizmet edenlerle oturup kalktım. Jim Rohn’un “insan, en yakınında tuttuğu beş kişinin ortalamasıdır” sözünü ispatladım desem yeridir.
Ama tüm şu yaşanan sefillikler, yaşanmakta olan toplumsal vaziyet beni yeniden, bir kere daha kendime getirdi, ayılttı desem yeridir.
Yıllar geçti ve aynı döngünün içinde olduğumun farkına bir kere daha vardım. Sahi ben ne ara bu topluma ayak uydurdum, ne ara tiksindiğim yaşam biçimlerinin içinde yerimi aldım? Ne oldu da olan bitenlere tıpkı yargıladığım insanlar gibi bakan, kafa yoran, toplumsallaşmış bir aptalın teki oldum.
Bilmiyorum ancak işte öyle bir an geliyor ki ayılıyorsun.
Sizin şu adına toplum dediğiniz şey var ya, hani rıza gösterdiğiniz, kaynağı hayal ürünü bir yerlere dayanan saçma değerler, uyduruk gelenek, görenekler, adına inanç, ahlak denilen ne olduğu belirsiz adamına göre şekil alan konularla biçimlenmiş toplum... Çıkarlar uğruna zihni iğdiş edilmiş, bilinci yok edilmiş, yarı uykuda sersemleşmiş toplum. İşte artık zurnanın son deliğine gelindi nihayet. Kültürel kodları akıl ve bilimden yoksun bir toplumun ulaşacağı son nokta. Belki devlet gücüyle, silahla, kanunla, dinle bastırarak bu kadar yönetilebiliyor ama bastırmayla da bir çözüm bulunmuyor işte, bunu da herkes anlamalı…
Ben sizin bu toplumunuza inanmıyorum. Böyle bir toplum aklının insana, insanlığa zarardan başka bir şey vermeyeceğini görebiliyorum. Sizin toplumsal değer dediğiniz şey, gelenek dediğiniz, inanç, ahlak dediğiniz şey insanı yok etmekten, insana zarar vermekten başka bir işe yaramıyor, yaramaz da. Siz de görüyorsunuz aslında bunları. Fakat terk edemiyorsunuz. Yüzleşmekten korkuyorsunuz. Büyük bir yüzleşme… Tüm hayatınızın ne kadar yanlış ne kadar yalan olduğuyla yüzleşmek kolay olmasa gerek…
Ben sizin toplumunuza inanmıyorum.
Gabriel Garcia Marquez’in dediği gibi:
“Ben sizden de değilim, diğerlerinden de;
Ben, ölüme dair yemin etmeyenlerden, tehdit savurmayanlardan,
dinini ve ırkını aklının yerine koymayanlardanım.
Ben hâlâ şiir okuyanlardanım...”
Hergün yarın için yarınlar gelecek için iyi bir gelecek için 👏